Çanakkale Hakkında


Çanakkale, Türkiye'nin Avrupa kıtasında tarihi açıdan önemli bir şehridir

ÇANAKKALE'NİN TARİHİ

Antik çağlarda HELLESPONTOS ve DARDANEL olarak bilinen Çanakkale, M.Ö. 3000 yılından beri yerleşim alanıdır. Erken Tunç Çağı'ndan beri önemli bir yerleşim merkezi olan Çanakkale, Çanakkale Boğazı sayesinde Anadolu ile Avrupa ve Akdeniz ile Karadeniz arasındaki bağlantıyı sağlayan iki geçit bölgesinden biridir. Bu özelliği nedeniyle çok zengin bir tarihe sahiptir.

Bölgede yaşayan topluluklara ekonomik ve askeri üstünlük sağlamış ve uygarlık alanında çağdaşlarını geride bırakmışlardır. Ancak bu durum bölgeyi çeşitli göç ve istila hareketlerinin hedefi haline getirmiştir. Farklı tarihlerde bölgeye yerleşmek ya da yağmalamak amacıyla gelen insanlar, her iki durumda da belirli kültürel alışverişleri yoğunlaştırmışlardır. Bu kültürel yoğrulma yüzyıllar boyunca kesintilerle devam etmiş ve ortaya çok renkli bir kültür mozaiği çıkmıştır. Boğazın en dar yerinde, Fatih Sultan Mehmet döneminde Rumeli yakasında Sestos civarında Kilitbahir, Anadolu yakasında Abydos civarında Kale-i Sultaniye veya Çanak Kalesi adı verilen kaleler inşa edilmiştir. Bugünkü Çanakkale ilinin adı Anadolu yakasındaki Çanak Kalesi'nden gelmektedir.

Bölgenin en eski sakinleri Beşiktepe ve Kumtepe yerleşimlerinden bilinen Kalkolitik Dönem yerli halkıdır. Bunları MÖ 3000'den MÖ 1200'e kadar herhangi bir dış etki olmadan yaşamlarını sürdüren Truva halkı takip eder. Bundan sonra Troya Savaşları ile Akalar, Ege göçleri ile de çeşitli kavimler gelir. Son olarak Sicilyalı Komutan Roger De Flor'un ölümünden sonra onun komutasındaki Katalonyalılar bir süre daha faaliyetlerine devam etmişler ancak daha sonra Türklerle yaptıkları bir anlaşma gereği Çanakkale ve yöresini Türk Beylerine bırakmışlardır.

MÖ 3000 yılında kurulan L Troia, MÖ 2500 yılında bir depremle yıkılmıştır. Bölgede bundan önce de eski yerleşimlerin olduğu bilinmektedir. Dardanos kentinin Troia I'den önce kurulduğu düşünülmektedir. Kuruluş önceliği yaklaşık 100-150 yıldır. MÖ 1200 yıllarında kuzeyden gelen “deniz kavimleri” göçü ile bölgede ve Anadolu'da yazılı tarih açısından karanlık bir dönem başlamıştır. Bölge, MÖ 7. yüzyılda Batı Anadolu'da büyük bir güç haline gelen Lidya Krallığı'nın egemenliği altına girmiş, MÖ 5. yüzyılda Perslerin bölgeye gelmesiyle Pers etkisi artmaya başlamış, MÖ 386 yılında Persler ile Spartalılar arasında yapılan “Kral Barışı” ile bölgede Pers egemenliği kesin olarak kurulmuştur. MÖ 334 yılında Makedonya Kralı Büyük İskender'in Biga Çayı (Granikos) yakınlarında Pers ordusunu yenilgiye uğratmasının ardından Anadolu'daki Pers egemenliği gerilemeye başlamıştır. İskender'in ölümünden sonra İskender'in komutanları bölgede iktidar mücadelesine girmişlerdir. Bergama Krallığı'nın egemenliği ve Galat istilaları döneminden sonra Roma'nın bölgede hakimiyet kurma çabaları sırasında diktatör Sulla Gelibolu'ya gelmiştir. Bölge, Roma ve Bizans dönemlerinde de limanlarıyla önem kazanmıştır. Osmanlıların Akdeniz'de egemenlik kurma isteği, Balkan Yarımadası'ndaki fetihlerine Gelibolu ve bölgesinden başlamalarına neden oldu. Gelibolu'da bir tersanenin kurulmasıyla Çanakkale Boğazı'ndaki Osmanlı egemenliği daha da artmıştır. 

Boğazın önemi Çanakkale Savaşları (I. Dünya Savaşı) sırasında bir kez daha gündeme geldi ve düşman donanması 18 Mart 1915'te yenilgiye uğratıldı.

Devamı için...